Solwie Energy CEO’su Samet Koç, A Para’ya verdiği özel röportajda Türkiye’nin enerji dönüşüm stratejisini, yeşil hidrojenin gelecek vizyonundaki yerini ve Solwie Energy çatısı altında yürütülen projeleri anlattı. Koç, yeşil hidrojenin artık bir maliyet kalemi değil, Türkiye’nin yeni ihracat gücü olma potansiyeline sahip stratejik bir ürün olduğunu vurguladı.
“Enerjide Yeni Denklem: Üretimden Çok Stratejik Vizyon”
Samet Koç açıklamasında, enerjiyi yalnızca üretilecek bir kaynak olarak değil, aynı zamanda yönetecek bir strateji olarak gördüklerini belirterek:
“Artık mesele sadece enerjiyi üretmek değil, bu enerjiyi ne kadar stratejik yönettiğimizdir. Türkiye’nin güneş ve rüzgar potansiyelini sanayiyle bütünleştirerek, yeşil hidrojenle dünyaya açılan yeni bir kapı inşa edebiliriz.” dedi.
2035 ve 2053 Hedefleri: Maliyet Avantajı, Sınırda Karbon Düzenlemesi ve Rekabet Gücü
Türkiye’nin ulusal hidrojen stratejisine dikkat çeken Koç, 2035’e kadar hidrojen üretim maliyetinin 2,4 USD/kgH seviyesinin altına düşmesinin hedeflendiğini, 2053 için ise bu rakamın 1,2 USD/kgH olarak planlandığını belirtti. Bu maliyetin, Avrupa Birliği tarafından uygulanacak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında oluşacak karbon vergilerinden daha düşük olacağını hatırlatarak: “Yeşil hidrojen sayesinde, Türk sanayicisinin karbon maliyeti baskısı altında ezilmesinin önüne geçilecek. Üstelik bu sadece bir savunma değil, ihracatta yeni bir rekabet avantajı.” ifadelerini kullandı.
Sanayi Entegrasyonu ve İhracat Vizyonu
Koç’a göre yeşil hidrojen, özellikle çelik, cam, çimento ve kimya gibi enerji yoğun sektörlerde dışa bağımlılığı azaltmakla kalmayıp, bu sektörlerin Avrupa pazarında sürdürülebilir tedarikçi konumunu güçlendirecek. “Bugün CBAM ile sanayicinin karşısına maliyet olarak çıkan şey, yarın düşük karbonlu ürün sertifikalarıyla fırsata dönüşecek.” diyen Koç, bu dönüşümün vakit kaybetmeden başlatılması gerektiğini vurguladı.
Solwie Energy’nin Rolü: Sadece Üretim Değil, Dönüşüm Liderliği
Samet Koç, Solwie Energy’nin yeşil hidrojen yatırımlarında yalnızca üretici değil, aynı zamanda yol gösterici bir aktör olmayı hedeflediğini belirtti. Mevcut güneş ve rüzgar santrallerinden elde edilen fazla enerjiyi elektrolyzer sistemlerine yönlendirerek, sıfır emisyonlu hidrojen üretimini amaçladıklarını açıkladı. “Yeşil hidrojen bizim için sadece bir ürün değil; ülkenin enerji, sanayi ve ihracat politikalarının kesişim noktasında stratejik bir hamledir.” dedi.
